Yılmaz Barış | Dijital Pazarlama & Kişisel Blog

Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sadece bayatlayan yiyeceklerin tadı kötü olmaz, bayatlamış aşkların, esprilerin, duyguların ve özellikle de bayatlamış iletişimin tadında lezzetten eser yoktur.

Bayram sonrasında Pazartesi günü işe döndükten sonra öğle yemeği için bir farklılık yapıp çay yanında simit sandviç yemek istedim ama gele gele bu resimdeki sandviç gelince pişman oldum. Domatesler kurumuş, simit de bayat ve sert, diş zor geçiyor...

Neyse tabağı aldım götürdüm kasaya dedim bu böyle olmaz. Gitti çocuk değiştirmeye baktı ki hepsi öyle herhalde. Başka bi tanesini mikro dalgaya attı verdi.

Simit mikrodalgada yumuşuyor ama aynı bayat simit işte, lezzeti nasıl tazeliği ne halde, domatesteki ayrı kötü görüntü vs… Migros'un simit sandviçleri bile taptaze arkadaş, sen simitçi olacaksın bi de… Sandviç yapıp satılmadığında sonraki gün aynı bayat malı koyamazsın önüme! Sokaktaki simitçi amca bile yapmıyor öyle, simit günlük yenir, günlük! Mikrodalgada ısıtıp satılmaz bayat simit.

Bayat İletişimin Tadı Bayat Simitten Çok Daha Kötüdür

Sonra bu durumu tweetleyince Simit Sarayı sosyal medya ekibi numaramı istedi gün içinde. Numaramı verdim, ama aramaları da sandviçlerinin bekleme süresi kadar uzun sürdü.. İki haftadan fazla süre geçti. Hani aramasalar da olurdu artık. (Gerçekten olurdu.)
19 gün sonra aradılar, simit sarayından arıyoruz bıdı bıdı..
-Hangi şubemizde karşılaştınız bu durumla?
-Maslak
-Tamam biz ilgileneceğiz, sizi de bilgilendirelim istedik..(çağrıyı kapatalım da açık kalmış görünmesin)
-hıhı tamam oldu, k.i.b.

Şimdi sosyal medya monitoring yapanlar 5 saat içinde döndü. Koordineli çalıştığım bir bölüm olduğu için biliyorum, ortalamanın altında kötü. Ama kabul edilemez değil. Yani sonrasında telefonla aramalarının iki haftadan fazla sürdüğünü düşününce, bu ona göre iyi kalıyor. Sonra işte sosyal medyacımız var, çağrı merkezimiz var, dijitale uyum sağladık, dijitali yakaladık, bıdı bıdı… nah yakaladınız!

Markandan konuşulan bir tweeti müşteri şubeden ayrılmadan görüp, şubene yeni taze bir sandviç hazırlama talimatı veremiyorsan, o dijital ekibi de, müşteri hizmetlerini de al, bayat simitlerinle birlikte çöpe at.

Sen kendinden konuşulan bir tweeti müşteri şubeden ayrılmadan görüp, şubene yeni taze bir sandviç hazırlama talimatı veremiyorsan, o dijital ekibi de, müşteri hizmetlerini de al, bayat simitlerinle birlikte çöpe at. Ciddi diyorum, yani şaka ya da kızgınlık ilentisi olarak değil…
Şimdi o ekip hiç olmasaydı, ben o tweeti atıp bırakırdım, olur biterdi. 40 bin takipçiden 3-4bin kişi gördü görmedi gitti gerilere…

Ama sonrasında hiçbir işe yaramayan bir süreç yönetip aynı sorunu tekrar hatırlatıp hafızaya kazımak daha kötü bence. Bırak yapmıyorsan hiç yönetme o süreci. Bayat simit sandviçlerin akılda unutulur geçilir belki ama saçma bir şekilde unutulup gitmişken 19 gün sonra arayıp, bayat sandviç veren şubeyle "ilgileneceğiz" diyen iletişimin bayatlığı ile kim ilgilenecek?

Son birkaç hafta içinde insan kaynakları uzmanları beni karşılarına oturtup bol bol sorguya çekti, şimdi bu yazıyla da ben onları sorguya çekerek intikamımı alıyorum. :)

Geçen yıl Mayıs ayında appssolut kapandığında 19 günde 30'a yakın iş görüşmesi yapıp 11digital'de çalışmaya başladım ve geçen ay 11digital'den ayrılmaya karar verince de 20 kadar iş görüşmesine gittim. Hem kendi yaptığım iş görüşmelerinin hem de sektörün içinde yer almanın kazandırdığı deneyimlerin bana öğrettiği şeylerden biri şudur diyebilirim: İnsan kaynakları uzmanları dijital medya alanında zayıf kalıyorlar.

Bu konuda tamamen İK uzmanlarına da yüklenmek istemiyorum aslında. Çünkü sosyal medya ve benzer (SEO & Adwords Uzmanı gibi) pozisyonların geçmişinin çok uzun olmayışı ve bu uzmanlıkların herhangi bir diploması olmadığı gibi çeşitli kuruluşların verdiği sertifikaların da tamamen hikayeden ibaret olması, bu alandaki kalifiye eleman seçimini zorlaştırıyor.

İki hafta kadar önce Türkiye'nin en büyük turizm firmalarından birinin insan kaynaklarının bu konudaki yakarışlarını dinledim. Gerçekten oldukça dertliydi ve tek kişilik olan sosyal medya pozisyonunda sirkülasyon çok hızlıydı. Doğru elemanı bir türlü bulamamış ve art arda yanlış seçimler yapmışlardı.

Peki insan kaynakları uzmanları hangi konularda eksik kalıyor?
İlk olarak "iş tanımı" konusunda çok büyük bir yanlış içinde olduklarını söylemek istiyorum. Öncelikle firmalarındaki pozisyona gelecek kişinin ne işi yapacağını ve hangi özelliklere sahip olmaları gerektiğini net olarak bilmeleri gerekir. Böylece hangi yeteneklerin gerçekten zorunlu hangilerinin ise sadece tercih sebebi olabileceğini bilmeleri ve ona göre ilan vermeleri gerekir.

Kariyer sitelerinde her var olan niteliği kişi yeteneklerine ve alakalı alakasız her işi de iş tanımına eklemenin inanın doğru kişiyi bulma noktasında hiçbir tarafa faydası olmayacak.
Örneğin bir sosyal medya uzmanından içerik ve hesap yönetimine ek olarak yanında grafik tasarım, html, CSS, PHP, SEO bilgisi beklemeyin. Bu tarz supermanleri her ana doğuramıyor.

SEO bilse evet güzel olur ama şart mı? İngilizce evet çok cici peki sizin aradığınız pozisyon için gerçekten gerekli mi? Bu tarz ilave nitelikler sizin gerçekten ihtiyacınız olan yeteneği kaçırmanıza ve her konuda yarım yarım bir fikri olan yanlış kişilerle muhatap kalmanıza neden olabilir.

İkinci olarak iş tanımında yer alan görevlerin içeriği konusunda biraz bilgi edinmeleri gerekiyor. Adayın o görev tanımını gerçekleştirebilirliğini ve daha önce yapmış olduğu iş ile o iş tanımının aynı olup olmadığını anlayabilmeleri gerekir.
Ben bu konuda mümkünse sektör içinden deneyimli birinin de görüşmede yer alması gerektiğini düşünüyorum. İlk görüşmelerin hepsi için zor olsa da ikinci görüşmelerde deneyimli biri bulunmalı.

Görüşmelerde oldukça garip noktalara varan diyaloglar, ilginç soru ve beklentilerle karşılaştığım ama onları bu yazıya dahil etmeyeyim. Ayrıca zamanda İK firması tarafında olan toy cici kızların ve kurumsal taraftaki amcaların dijital/sosyal medya alanında biraz daha bocaladıklarını söyleyebilirim.

Bir sosyal medya hesabı yönetiyorsanız ayın son haftası en yoğun olacağınız haftadır, çünkü aylık planların hazırlanma vakti gelmiştir.

Bir marka bünyesinde çalışıyorsanız ve yönettiğiniz tek bir marka varsa işiniz nispeten daha kolaydır, içerik planını hazırlamak için en azından 3-4 gününüz olacaktır ve diğer işlerinizin arasına bunu yayarak daha geniş bir zamanda daha kreatif içerikler ortaya çıkartabilirsiniz. Hele ki planlar da aylık yerine haftalık olarak yapılıyorsa içerik üretebilme konusunda oldukça rahatsınız demektir.

Fakat bir ajansta çalışıyor ve 3-4 marka ile birden ilgileniyorsanız az zamanda daha çok iş yapmanız gerekir. Markalar tarafından size verilen brifingden sonra her markanın içerik planını hazırlamak için çok az bir süreniz vardır.

Sadece günde bir içerik paylaşıyor olsanız bile 30 tane birbirinden farklı, marka ile ilintili ve hayranlarınızda/takipçilerinizde paylaşma isteği uyandıracak içerikler üretmeniz göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü iyi bir içerik için iyi bir fikir gerekir. 30 içerik de 30 fikir demektir. Kısa süre içinde 30 mükemmel fikir bulmak da her sosyal medyacının/reklam yazarının harcı değildir.

Ama mükemmel olmasa da iyi kalitede içerikler hazırlamak mümkün. Bunun da yolu ne yapacağınızı bilmek, planlı çalışmak ve kaynaklarınızı önce iyi bir şekilde okuyarak sindirmekten geçiyor.
Özellikle ilk defa içerik hazırlayacağınız bir marka ise son derece geniş çaplı bir inceleme ile markanın varlığını, iletişim stratejisini ve tüketicilerin/hayranların beklentilerini anlamaya çalışmalısınız.

İçerik Planı Hazırlarken İşinizi Kolaylaştıracak Bazı İpuçları:

İçerik planı hazırlamaya başlamadan önce markadan gelen brief dikkatle okunmalı ve istenileni net olarak anladığınızdan emin olmalısınız. İstenilenleri kendi cümlelerinizle madde madde yazın.

Konuları plana taslak olarak ekleyin. Haftanın hangi günü ürün, kampanya/yarışma, off topic içerikler paylaşacağınızı plana yerleştirin. Hangi tür içerikten ne kadar yazacağınız ortaya çıkmış olur ve ne yapacağınızı az çok bilirsiniz.

Aklınıza gelen her fikri hemen not alın, 30 sn sonra o fikir aklınızdan uçup gidebilir. "Bu olmaz" dediğiniz fikirleri bile hemen çöpe atmayın, ufak değişikliklerle kullanışlı yeni fikirlere dönüşebilirler.

Daha önce ürettiğiniz içeriklerden hatta rakiplerinizden ilham alın, bu içeriklerin eksik ve zayıf noktalarını saptayın bunlar üzerinden yeni ve iyi içerikler üretmeye çalışın.

Paylaşım temaları belirleyin. Haftanın belli günlerinde belli içerikler paylaşabilirsiniz. Örneğin moda hayranlarınızın ana ilgi alanlarından biriyse "Haftanın kombini, Haftasonu kombini" gibi bir tema oluşturabilir, başka bir gün "Haftanın En Şık Ünlüsü" şeklinde başka bir tema oluşturarak iş yükünüzün %30-40 lık bölümünü daha pratik bir şekilde yapabilirsiniz. Bu temalara karar verirken öncelikle markanızın kimliğine uygun olmasına sonra da içerik üretiminde sizi zorlamayacak olmasına dikkat etmeniz gerekir.

İyi bir not defteri uygulaması kullanıcısı olun. Hangisini kullandığınız çok önemli değil. Google Keep, Evernote, OneNote ya da başka hangisini kullanmak hoşunuza gidiyor ve kolayınıza geliyorsa. Çünkü en iyi fikirler aklınıza briefi okuduktan sonra ne yapsam diye düşünürken değil, kafanızın en rahat olduğu anda gelir. Ayrıca internette sörf yaparken kullanabilir gördüğünüz içerikleri de anında kaydedin. İlgili site ve blogları RSS üzerinden takip etmeye çalışın.

İçerik planı oluştururken beyin fırtınası yapabileceğiniz birileri varsa mutlaka birlikte tartışın.

Ürettiğiniz içeriklere revizyon yemeden kendiniz de eleştirel olarak bakın.
Görseller üzerinden içerik fikirleri üretmek çok daha kolaydır. Bunun için varsa elinizdeki görsel arşivden yoksa görsel aramadan ya da stok fotoğraf sitelerinden yararlanabilirsiniz.

Gündemdeki popüler konulardan elverişli olanları markanıza uyarlamaya çalışın.

Sadece ay sonunda değil, her an içerik üretme eğiliminde olun, gördüğünüz her şeyde potansiyel bir içerik olduğunu unutmayın.

6 aydır çalışmakta olduğum Mita Group ve appssolut İstanbul ofisleri kapanınca yeniden iş aramaya başladım. Son bir ayda kimi kurumsal kimi ufak 15-20 kadar farklı firma ile görüştüm. Sanırım bir hafta içinde filan bir yerle el sıkışmış olurum diye düşünüyorum.

İş ararken birbiriyle ilişkili ama değişik pozisyonlar için görüşmeler yaptım; Adwords uzmanı, dijital-sosyal medya uzmanı, hesap yöneticisi, proje yöneticisi, dijital medya planlama, SEO uzmanı gibi... Sektörleri de hizmet, tekstil, sağlık, gayrimenkul, finans, medya gibi farklı alanlarda olan firmalar. Sabah estetikçiyle görüşürken öğleden sonra gayrimenkul firmasıyla görüştüm. Hepsinin sektörü farklı, pozisyonu farklı ama cevaplanması gereken soruları aynı: Kimi işe almalıyız? Doğru kişi kim?

Dijital medya sektöründe böyle bir sorun var. Hangi pozisyon olursa olsun doğru kişiyi bulmak kolay değil. Çünkü bu sektörde diploma yok, sertifikalar var ama onlar da hikaye, deneyimli eleman bulmak daha zor ve her deneyim aslında ihtiyacınız olan deneyim değil. Ve en önemlisi de doğru çalışanı bulabilmek için önce dijital medya hakkında bilginiz olmalı.

Sosyal medya iş ilanları
Doğru elemanı bulmak için firmalar ilk yanlışı iş ilanlarında yapıyorlar. İlanlarda aranılan nitelikler ve iş tanımları firmaların ihtiyaçlarıyla alakalı olmayabiliyor. Kariyer sitelerinde gördükleri her özelliği ekliyorlar, bazı ilanlar var ki zannedersiniz NASA uzaya göndereceği astronotlar için ilan vermişler...

Sosyal medya uzmanı ne iş yapar?

Bunu merak eden çok kişi var halk arasında ve ben bunu normal karşılıyorum ama işveren olan kişinin alacağı sosyal medyacının ne iş yapacağını(neye ihtiyacı olduğunu) bilmesi gerekir. Pek çok işveren sosyal medya uzmanlarını aynı zamanda IT uzmanı, grafik tasarımcı, web tasarımcısı, yazılımcı, vb.. gibiymiş şeklinde farklı işler de bekliyorlar.(Bu sorunun cevabını başka bir yazıda çalıştığı firma tipine ve pozisyonuna göre uzun uzun cevaplandıracağım.)

İş ilanları ve Klout Puanı
Bir sosyal medyacıya Klout dediğinizde size sayfa sayfa döktürür; şöyle iyidir, böyle önemlidir ve işe alırken incelenecek kriterdir, bilmem kaç yaşındaki bir deneyimli eleman yönetici sırf Klout puanı nedeniyle işi çaylak birine kaptırmıştır vesaire.. Ben şimdiye kadar 1 firma gördüm iş ilanında Klout puanı arayan ve büyük ihtimal o da dikkate alacağından değil... Klout puanı Türkiye'de geçmiyor, geçmesin de zaten...

İş görüşmelerinde sorulan sorular
İş görüşmelerinde sorulan klasik soruların yanında kişinin işi bilip bilmediğine dair teknik sorular da sormak gerekir elbette ama soru sormak için bile öncelikle iş hakkında belli bir bilgi birikimi gereklidir. O yüzden insan kaynakları uzmanlarından rica ediyorum 7 dilden az bilen soru sormansın :)

Sonuç olarak:
Bir firma sahibi/yöneticisi iseniz, bir sosyal medyacıya ve ya adwords uzmanı, seo uzmanı gibi bir elemana ihtiyacınız olduğunda eğer konuya hakim değilseniz iş görüşmesini yapması için konuya hakim birini bulun. Mümkünse sektörün içinden, işi gerçekten iyi bildiğine inandığınız biri olsun çünkü insan kaynakları uzmanları bile bu konuda aciz kalıyor...

Bundan yaklaşık 3 yıl önce filan Mini Blog başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu da öyle sıkıştırılmış bir blog yazısı olacak. Her birine ayrı ayrı yer vermeliydim aslında ama bir parasızlığın bir de vakitsizliğin gözü kör olsun işte...

appssolut İstanbul Ofisi Kapanıyor

Hazır Facebook uygulamaları konusunda çözümler sunan appssolut'un İstanbul ofisi kapanıyor. Faaliyeti boyunda 70-80 civarı dijital ajansla toplantı gerçekleştirdik, elimden geldiğinde tanıtmaya çalıştım. appssolut alanında ne ilk ne de tek olmamasına rağmen dijital ajansların pek çoğunun bu tarz çözümleri bilmediğini görmek şaşırtıcıydı. Birebir pazarlama+dijital networking adına bana oldukça katkısı olduğuna inanıyorum.

Yeni İş Arayışı

Altı aydır dijital medya uzmanı-customer support olarak çalıştığım Mita Group-appssolut İstanbul ofisi kapanınca ben de yeni iş bakıyorum haliyle :) Sosyal-dijital medya uzmanı, Adwords hesap yöneticisi, SEO uzmanı, e-ticaret gibi birbirine yakın ama farklı pozisyonlar için çeşitli görüşmeler yapıp duruyorum. Bir yandan da kendi firmamı açma konusu gündemde ama tereddütteyim. Hangi seçenek olursa olsun az stresli kendime bol vakit ayırabileceğim bir iş olsun istiyorum. Herkes iş ararken sosyal haklar+nakit ister. Ben + olarak bir de vakit istiyorum :)

Mobilistanbul Etkinlikleri

Murat Can Demir'in kurduğu Mobilistanbul platformu mobil teknolojilerle ilgilenen kişileri çeşitli konulardaki etkinliklerle bir araya getiriyor. İnternet sektöründe çalışanlarla networking yapmak için oldukça iyi bir fırsat, ben de mümkün olduğunca katılıyorum. En son gerçekleşen Mobilistanbul nisan ayı etkinliği tamamen yazılımcı kitleye hitap etse de katıldım. Yazılımcı olma isteğim depreşti yine :) Smartface ile benim bile mobil uygulama üretebileceğimi görmüş oldum, hatta o gün son derece yorgun+vakitsiz olmasaydım akşam akşam bir deneme uygulaması yapmaya niyetlenmiştim...

Kenditarzim.com

Mobilistanbul'da kenditarzim.com'un note3 kılıflarından birini hediye aldım. Aslında daha çok iphone için özel tasarımlı ahşap sticker üretiyorlar. Kendi istediğiniz bir tasarımı ya da site üzerinden seçebileceğiniz profesyonel hazır tasarımları iphone cihazlarınız için ahşap stickera işletebiliyorsunuz. Kurucusu Mehmet Çakır'a çıkarmak istenildiğinde iz kalıyor mu diye sorduğumda sitckerların yapışkanını bulmak için tam 3 ay araştırma yaptığını söyledi, bu konuda da rahat olabilirsiniz.
Ayrıca Arvey marka defterlere de işleme yaptırabiliyorsunuz. Note3 için telefon kapakları henüz satışa sunulmadı ama ben etkinlikte bir tane almış oldum. Ben beğendim, özellikle de farklı ilginç hediyeler arayanlar için kişiye özel tasarımlı bir ahşağ sticker ya da defter gayet uygun olur diye düşünüyorum.

Bundan yaklaşık beş sene önce yazdığım bir blog yazımda internette pornografik yayınları destekleyenleri eleştiren şöyle bir yazı yazmıştım : Başlatma lan pornona

O zaman yasaklar daha çok pornografi, terör destekçisi ve kumar sitelerine yönelikti ve internet yasaklarını eleştirenler bir "pornosever imajı" ile özgürlüğü porno üzerinden savunmaya çalışıyorlardı.

Geçen süreç içinde tüm dünyadaki pek çok hükumet internet yasakları uygulamaları başlatılması konusunu gündeme getirdi, bazı ülkelerde başladı, büyük eylemler protestolar gerçekleşti. Son olarak geçtiğimiz yıl Aralık ayında Dubai'de toplanan ITU'nun sansüre yer açmak için toplanacağı iddia edilmiş ve Google internet kullanıcılarını bu toplantıyı protesto etmek için örgütlemeye çalışmıştı: Take Action

Bugünlerde internet yasasındaki güncellemeler herkesi ilgilendiren bir konu olarak öne çıkıyor ve herkesin belli konularda rahatsızlıkları var ve ben de konu açıldıkça yanlış ve rahatsız edici bulduğum noktalar hakkındaki görüşlerimi açıklıyorum.

Fakat bir kesim var ki internet yasağını hala "pornoma dokunma" sloganı üzerinden savunmaya çalışıyor ve aslında bu tavırla sadece daha çok tepki yaratıyorlar. İnternette özgürlüğü savunanlar=pornosever şeklinde bir eşitlik göstererek, genel halk yığınında bir antipati oluşturup onları yasağı desteklemeye itiyorlar.

İnternet dolandırıcıları, kredi kartı hırsızları vb. sorunların önlenmesi için bir denetim şart olmakla birlikte mahkeme-hakim kararı olmadan internet sitelerini önce hüküm ver sonra yargıla gibi bir mantık nasıl kabul edilebilir?

Üstelik telefon dinleme verilerinin korunması konusundaki uygulamaların başarısını(!) şu günlerce çok iyi bir şekilde görürken, internette kayıt altına alınan verilerimizin güvende kalacağından nasıl emin olacağız? Ayrıca servis sağlayıcıları, izleme verilerimizi reklam amaçlı kullanamak için bin türlü takla atarken bu yasaları istismar edeceklerinden de son derece eminim.

Sen izliyorsun, ben izlemiyorum, o izliyor gibi aptalca bir tartışmanın peşinde değilim, kimsenin ne yaptığı da açıkçası umurumda değil ama koskoca internet özgürlüğü konusunu pornoya indirgeyen o küçük beyinler sayesinde biz daha çok uğraşırız...

Bir Facebook sayfası sahibinin amaçlarını 2 temele indirgeyebiliriz: Bunlardan biri beğeni sayısını arttırmak diğeri de etkileşim oranını/konuşulma sayısını arttırmak. Bunu yapabilmek için de kaliteli içeriklerle beraber çeşitli Facebook uygulamaları ve yarışmaları yapmaya ihtiyaç duyar.

Facebook uygulamaları/yarışmaları yapmak/düzenlemek kolay mı?

Eskiden kolay değildi, profesyonel yazılım ve tasarım bilgisi gerektiriyordu, şimdi ise hiçbir yazılım bilgisine sahip olmadan herkesin kendi uygulamasını yayınlamanın yolları mevcut. Üstelik video ve fotoğraf yarışmaları oldukça kaliteli uyguları bile yapmanız son derece basit.

Kolay Yoldan Facebook Uygulaması Nasıl Yapılır?

Normalde ciddi bir yazılım ve zaman harcanması gereken bu uygulamaları nasıl yapacağınızı oldukça merak etmişsinizdir. Bunun için appssolut.com sitesini kullanacağız, site eskiden İngilizceydi artık Türkçe olarak da kullanılabiliyor ve üstelik ÜCRETSİZ olarak deneyebiliyorsunuz.

Yapmanız gereken şey oldukça basit sitedeye üye olduktan sonra uygulamalardan istediğimizi seçip DENE butonuna basıyoruz.. Öncelikle Facebook hesabınıza bağlanarak uygulamayı yayınlamak istediğiniz sayfayı seçmeniz isteniyor. Daha sonra karşımıza uygulamanın hazır hali çıkıyor. Bizim yapmamız gereken şey ise orada hazır halde bulunan yazı ve resimleri kendi isteğimize göre sağdaki panelden değiştirmek. Toplam 6 adımda kendi facebook uygulamamızı tamamlıyoruz.

Üstelik uygulamayı kullanacak kişilerin yaş ve ülkelerine göre değişik şekillerde uygulamamızı özelleştirmemiz de mevcut. Uygulamalar hem internet sitesinde hem de mobil sitelerde kullanılabilecek şekilde hazırlanmış.

appssolut ile fotoğraf yarışmaları, video yarışmaları, şarkı yarışmaları, oylamalar, üye ol kazan benzeri yarışmalar, hakkımızda, foto galeri, video galeri gibi birçok değişik uygulama yapmanız da mevcut.

appsolut'u birçok sosyal medya uzmanı ve ajansı kullanıyor. Sizde hiç yazılım bilginiz olmasa bile appssolut ile kendi facebook uygulamanızı yapabilirsiniz.

İlk olarak bundan yaklaşık 4 sene önce üniversitedeyken görmüştüm "sosyal medya uzmanlığı" iş ilanını. O zaman istenen özellikler; 4 yıllık fakülte mezunu olmak ve Adwords sertifikasıydı. Önümdeki tek engel mezuniyetti.

Zaten internet sektöründe çalışmak istiyordum ve sosyal medya üzerine kariyer yapma kararını o zaman verdim. Eğlenerek zaman geçirdiğim ve birşeyler paylaşıp etkilerini görmekten zevk aldığım bu mecra üzerine çalışma fikri son derece cazipti.

2010'da sosyal medya üzerine ilk blogumu açtım : networkistan.com O zaman sosyal ağlar yerine daha çok sosyal network kelimesi kullanılıyordu. Okul, iş, kişisel blog derken bir de onunla başedemedim ve kapattım sonrasında..

Tabi okul 4 yılda bitmedi, uzadıkça ben de Adwords danışmanlığı, Seo, webtasarım işleri yaparak ve rehber siteleri oluşturarak paramı gene internetten kazandım. Okul bittikten sonra tam karşıma çıkan sosyal medya uzmanlığı kursunu birtirdim. Sonrasında askerliği de aradan çıkardım ve artık hazırdım.

Askerdeyken erken gelen bir iki iş teklifi iyiydi ama zamansızdı. Sonrasında kariyer.net beni biraz karamsarlığa sürüklese de Linkedin rahatlattı. Gariptir ki kariyer.net üzerinden başvurduğum ilanlarda insan kaynakları CV'mi açıp bakmıyorlarken, aynı firmalardan bazılarının sahipleri Linkedin üzerinden şöyle bir ilanımız var ilgilenirmisin diye mesaj atıyorlardı. Ki işi de 1 ay sonunda Linkedin aracılığı ile buldum.

Tabi şimdilerde sosyal medya uzmanıyım diyenle dalga geçer hale geldiler ben de kullanmıyorum o etiketi. Sorana internet reklamcısıyım ya da dijital medya uzmanıyım diyorum. Ne dediğimin de aslında çok önemi yok, kimse de anlamıyor zaten. Kimse anlamadığı için de uzmanım diyen çok, uzmanım diyenleri eleştirerek uzmanlık taslayanlar daha da çok..

Tabi "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." diye bir sözü var Ziya Paşa'nın. Yani ortaya koyduğun iş belli eder kendini, profiline yazdığın title ya da websitenin kodlarına gömdüğün etiketler değil...

Vesselam; Geçende Adwords sınavına girerek sertifikamı yeniledim ve tekrar kalifikasyon sertifikası sahibi, eski adıyla Google iş ortağı yeni adıyla Google Partners oldum. Sosyal Medyal bir yılını geçen ay doldurdu. İşe de yeni girdik, ilerisi için umut var, hedefler de... Herkesin yapmaktan keyif aldığı bir işi olmasını temenni ederek...

Sosyal Medyanın Ortaya Çıkışı

İnternete erişimin daha az olduğu ve pek çoğumuzun internet kullanmadığı ilk zamanlardaki sitelerin çoğunluğu sadece sahiplerinin girdiği içerikten ibaret olan, yorum bile yapılamayan internet siteleriydi.

Daha sonra bazı sitelerin yorum yapılabilme özelliği ile kullanıcılar internette etkileşim oluşturabilmenin ilk adımlarını atmış oldular. Sonrasında ortaya çıkan Blogger, ekşisözlük gibi sitelerden sonra kullanıcılar artık kendi içeriklerini internet ortamına aktarabilmeye başladı.(1999)

Blogger ve ekşi sözlükten sonra pek çok blog servisi ve sözlük sitesi açıldı. 2001 de açılan Vikipedi'nin içeriği tamamen internet kullanıcıların katkıları ile oluşturulmuş ve şu anda dünyanın en büyük internet sitelerinden biridir.

Bu kısımda sosyal medyanın içerik oluşturma açısından olgunlaştığı söylenebilir. Artık pek çok yeni içerik üretilmekte ve internette yer alan bilgi hızla artmaktadır.

Blog ve internet siteleri çoğalınca ortaya çıkan sosyal imleme siteleri, blogları ve diğer sitelerdeki içerikleri kategorilendirmeye, kaliteli içerikleri listeleme imkanı sunmuştur ve bu sitelerde tamamen kullanıcıların katkılarıyla büyümüş olan sitelerdir. Sosyal imleme siteleri ile de hızlı paylaşımın ilk adımları atılmıştır.

Myspace kendi üzerinde blog, hızlı paylaşım ve arkadaşlık üçlüsünü birleştirerek günümüzde kalıplaşmış sosyal ağ sitesi profilinin ilk örneklerindendir.(2002)

2003-2004 yıllarında fotoğraf paylaşım siteleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Sosyal medya paylaşımının çok büyük bir kısmı fotoğraflardan oluşur. Photobucket ve Flickr kullanıcıların kendi çektiği resimlerini yüklemelerine ve web ortamında albümlerini oluşturabilmelerine olanak vermektedirler. Sosyal medyadaki en çok görsel içeriğin üretildiği platformlar olmuşlardır.

2005'te ise Youtube yayına girmiştir. İnternette en çok vakit harcanan, yer kaplayan içeriktir video ve Youtube video paylaşımının başlangıç noktasıdır diyebiliriz. İnternette en hızlı yayılan içerikler hep videolar olmuştur. Youtube paylaşılabilen video içeriğinin ilk ve en büyük kaynağıdır.

Facebook sosyal medya denildiğinde akla ilk gelen, en çok üyeye sahip olan ve en çok kullanılan sosyal mecra. 2004 yılında kurulan site zamanla gelişerek sosyal medyanın gövdesi diyebileceğimiz bir büyüklüğe ulaşmıştır. Facebook kullanıcılarının gerçek isimlerle üye olma zorunluluğu getirmesi çevirimdışı ve çevrimiçi ortamı diğer bir deyişle gerçek ve sanal dünyayı birbirine bağlamıştır. Metin, fotoğraf ve video paylaşımlarının merkezi haline gelen facebook şu anda sosyal medyanın en büyük mecrasıdır.

Twitter sosyal medyanın şu an geldiği en son noktadır desek yanlış olmaz sanırım. Twitter 3G teknolojisinin getirdiği hıza cevap verebilmiştir. Bir olayın, konunun birkaç saat içinde ülke ve dünya gündemine gelmesine olanak sağlayabilen Twitter, iletişimin en hızlı olduğu sosyal mecradır. Sosyal medyanın en büyük özelliklerinden biri olan hız Twitter ile gelmiştir. Üstelik hızla üretilen ve dolayısıyla çöp bilginin de çoğaldığı bu ortamda gerekli bilgi çok kolay bir şekilde ayrıştırılabilmektedir de.. Twitter'da anlık mesaj iletisi, anlık fotoğraf paylaşımı yapılmakta ve son olarak Vine ile anlık video paylaşımı da mümkündür.

Sosyal Medya Nedir?

Sosyal medya nın şimdiye kadarki sürecini anlattıktan sonra "Sosyal medya nedir?" sorusuna kısaca şu cevabı verebiliriz : "Sosyal medya, kullanıcıların internette aradığı ve kullandığı içeriği gene kendilerinin ürettiği bir platformdur."

Sosyal Medyanın Geleceği

Google Plus bunların hepsinin bir sonraki noktasıdır diyemeyiz ama öyle olması amacıyla ortaya çıkmıştır. Google kullanıcıların kişisel bilgilerini elde ederek, yapılan arama sonuçlarında kullanıcıların kendilerine özel sonuçlar sunmayı hedeflemektedir. Facebook ve Twitter özelliklerini birleştiren Google Plus, Google arama ağıyla birlikte önümüzdeki semantik web çağının en büyük oyuncularından biri olmaya adaydır.

Facebook sosyal ağ arama özelliği ile asla durmayacağını ve sürekli olarak ileri doğru adım atacağını göstermiştir. Kullanıcılarının kişisel bilgilerini kendi isteğiyle yüklediği, en çok kullanıcı bilgisini elde eden yani kullanıcıları en iyi tanıyan ağ Facebook, kullanıcının ne istediğini de tahmin edebilme yetisine en çok yaklaşan sistemdir. Ne var ki kullanıcılar aramalarını Facebook'ta değil Google'da yapmaktadır. Bununla birlikte Facebook'un kendisi dışında web arama yetisi de yoktur, en azından görünen yüz kısmında...

Facebook ve Google sosyal medyanın bir sonraki adımındaki en güçlü 2 oyuncu, en güçlü iki sosyal medya mecrası olacaktır. Sosyal medya pazarlama da bu iki mecra üzerinde gelişecektir ama sosyal medya Google ve Facebook'tan ibaret olmadığı gibi, sosyal medya da sosyal medya pazarlamadan ibaret değildir.

Önümüzdeki süreçte çevrimdışı yaptığımız hemen herşey online ortama taşınacaktır. Online kalmak için ise masaüstü, diziüstü bilgisayarlara hatta tabletlere ve akıllı telefonlara olan mahkumiyet bir yerden sonra sona erecektir. Yeni gelişen teknolojiyle üretilen yeni araçlar, yeni sosyal mecralar yaratacaktır.

Eğitim, sağlık muayenesi gibi faaliyetlerin online ortama taşınması çok da uzak değildir. Herşeyin dijitale akacağı önümüzdeki süreç köklü değişimleri beraberinde getirecek ve sosyal medya tanımı belki daha farklı bir şekle bürünecektir. Değişen ve yeni doğan gereksinimleri en hızlı karşılayan yeni mecralar hızla büyüyecek ve bu değişime ve gereksinimlere cevap veremeyen, hıza yetişemeyen mecralar ise şimdiye kadarki süreçte olduğu gibi zayıflayacak ve sonlanacaktır.