Son yıllarda salgın hastalıklar, zombi saldırıları ve karantina üzerine bir milyon tane film vizyona girdi. Bu son film ise beyaz perde de değil direkt günlük hayat sahnemizde yayınlanıyor. Koranavirüs COVID 19



Sanki bir film sahnesindeymişiz gibi tüm dünya birden aynı hastalığın tehditi altında, evlerine kapanıyor, virüsle mücadele için silah (dezenfektan,kolonya) ve gıda stokluyor. Tüm dünya hastalık için etkin bir tedavi yöntemi bulunması ve bir aşı geliştirmesini dört gözle bekliyor.

Koronavirüs salgını ölüm oranı düşük olsa da yayılma oranı çok hızlı ve yaşlılar içim ise hayati tehlikesi ciddi boyutlarda. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edildi. Tüm dünyanın gündemi artık Koranavirüs.

Çalışma hayatı da ciddi etkileniyor, hizmet sektörü neredeyse tamamen durdu. Bu tarz filmlerin sonunda kahramanlar aşıyı bulunca geride yıkılmış, harap olmuş bir dünya kalır. Maalesef şu an yaşadığımız filmin sonunda da harap olmuş bir ekonomi kalacak gibi görünüyor. Zaten çökmekte olan ülke ve dünya ekonomisinde bardağı taşıran son damla koronavirüs salgını olacak. ABD başta olmak üzere dünya piyasaları geçtiğimiz günlerde tarihi çöküşlerini yaşadı. Uzmanların belirttiğine göre dünya ekonomisi ciddi bir resesyon tehditi altında.

#Evdekal çağrısı hastalığın ciddi olarak etkilediği ve hayati risk taşıyan yaşlı kesim haricinde gayet güzel uygulanıyor! Herkes işini gücünü bırakıp evde savunma modunda uzanıp yatmakta. Buna rağmen mevcut verilere göre hastalığın en hızlı ilerlediği ülke Türkiye.

Diğer ülkelere göre hastalık ülkemize geç geldi (tespit edildi). Bu garip bir şekilde başarı olarak lanse edildi fakat bu mantığa göre en başarılı ülke savaştan yıkılıp harap olan Suriye. Fakat bu başarı hissi birkaç gün sonra korkunç gerçekle karşılaştığında yerini şaşkınlığa bırakacak. Çünkü gerçekten ilk 10 gün için paylaşılan verilere göre durumumuz  çok vahim.

Diğer yandan camilerin, gece kulüplerinin ve berberlerin kapatılması dışında hükümetin ne gibi bir önlem aldığını da çok merak ediyorum. Koronavirüs salgınının asıl sıkıntısı yayılma hızı ve sağlık sisteminin bir anda gelen yığılma karşısında yetersiz kalacak olması. Hastalık ciddi etkileği kişilerde nefes darlığı problemine yol açıyor. Bunun için oksijen konsantratörü gerekli ama mevcut bir yığılma karşısında yetersiz kalacak. Koronavirüs gelmeden önceki uzun dönemde ve geldikten sonraki 11 gün içinde sağlık bakanlığı bu cihazların sayısını ne kadar artırdı? Ya da böyle bir çabası oldu mu? Bu soruların cevabına dair bir bilgi bulamadım. Olumlu bir yanıt bulabileceğimizi de maalesef düşünmüyorum.

Evde kalıp hastalığı yavaşlatmak mantıklı bir çözüm olsa da hastalığın yavaşlatılması ile kazanılan bu zamanda hastalığa yakalanan kişileri tedavi edecek cihazlar temin edilmeyece ve sağlık sistemi kapasitesi artırılmayacak ise neden eve kapanıyoruz?

Önümüzdeki birkaç hafta ülkemiz ve dünya için zorlu geçecek, belki yaşlı bir nesil tamamen silinecek. Sonrasında muhtemel bir ekonomik kriz vs vs..

Savaşla ve doğal afetlerle başlaayan 2020 için umutlar şimdiden tükendi. Heyecanla 2021'i bekliyoruz...

Her yıl olduğu gibi bu yılda vizyondaki en popüler hastalığımız Grip, gösterime girdiği ilk haftalarda yüzbinlerce kişiye bulaşarak en bulaşıcı hastalık kategorisinde Oscar'ı gene kimseye kaptırmayacağını göstermiş oldu.

Geçtiğimiz hafta Grip hastalığı ile başımız beladaydı ki benim hala tam iyileştiğim söylenemez. Semptonlar gece gelip, öğleye doğru kayboluyor hala.. İşte ajans direktörü Selma hanım, evde annem ve kardeşim ve tabiki ben Grip olduk.

Evdekiler iyileşti, benim semptonlar dediğim gibi gece artıyor, gündüz rahatlıyor. Cumartesi günü yatakta bilgisayar kullanacak halim bile yoktu neredeyse, pazar günü iyileştim derken pazartesi sabahı gene bitik bir halde işe gittim, gün içinde gene iyiyim derken dün gece gene yatakta titrediğimi hatırlıyorum, sabahta ağrılı bir boğazla uyandım ama öğleden sonra geçti. Şu an gecenin bilmem kaçı bu yazıyı yazarken de hala ağrı sızı bastırmadığına göre iyi olucam diyebilirim..

Tylol Hot

Tylol Hot'ı kullanmayan yoktur: Grip, nezle, soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu hastalıklarında ağrı, ateş gibi semptonların etkisini çok kısa sürede azaltıyor, oldukça rahatlıyor. Bir de Vermidon Hot var ama Tylol Hot piyasada daha yaygın satılıyor, bulması daha kolay. Geçen yıldan itibaren reçetesiz satışı yasaklansa da pek çok bakkalda hala satılıyor. Bir de Tylol Hot kanser yapıyor diye bir söylenti de çıkmış ama yalan tabi. Ki yapsa da adam yorgunluktan, ağrı sızıdan umursamaz kanseri filan, şimdi gribim geçsin ilerde kanser oluruz diye yine kullanır :) Gripten kıvrananlara da önerimdir. Tylol Hot için ayrı bir yazı bile yazmayı düşünmedim değil hani :)

Kış aylarının ilk haftasına girdiğimiz şu günlerde bol bol meyve diyorum ve yiyorum, özellikle de minik mandalinaları löpür löpür yutuveriyorum C vitamini niyetine :)   Sabahları varsa sıcak çorba mutlaka için, çorbası olmayanlara da : İki tas çorba

Afrikada sarhoş eden bir meyve türü varmış ve bu meyveyle beslenen bazı 4 ayaklı büyükbaş hayvanlar sarhoş olup sağa sola yalpalayarak otlamaya devam ederlermiş. Bu 4 ayaklı büyükbaşlar hayvan bilmiyorlar ondan yiyorlar peki bizim 2 ayaklı hayvanlara ne oluyor..







Yukarıdaki kısmı bir arkadaşıma öğretmeni anlatmış. Şu resimleri görünce aklıma geldi. Fotoğraflar ise alkolün insanları ne seviyeye düşürdüğünü gerçekten çok iyi gösteriyor. Bazı fotoğraflarda durum çok daha içler acısı ama pek etik olmayacağından onları yayınlamadım.

İnsanı hayvanlardan ayıran şey aklı ve iradesidir.

Bunu yok eden bir maddeyi insan neden bünyesine katar?
Katınca insan olmasının bir özelliği kalır mı?
Ya da böyle bir maddeyi kullanmayı nasıl marifet sayabilir?
Kullanmakla övünmesini nasıl bir mantık kaldırır?

Bu soruları kullanmayı düşünenlerin ve ya yeni başlayanların, alkolik hale gelmemişlerin kendilerine sorması gerekir. Alkolik hale gelenlerin ise zaten sorabilecek bir yetisi yoktur...

Fotoğraftaki bebek, ablamın kızı Nur Nisa. Dişleri yeni yeni çıkıyor bu yüzden eli hep ağzında, dişlerini kaşıyor. Diş kaşıyıcısıyla yetinmiyor, emziği eliyle zar zor tutup sert kısmıyla damağını rahatlatmaya çalışıyor. Yalnız tek diş çıkartan o değil.

Şeker hastalığı insanın ihtiyaç insülin hormonunu kendi üretememesi durumudur. Her yaşta hastalığa yakalanılsa da özellikle ileriki yaşlarda daha sık oluyor. Mesela babamda.

3 yıl önce şeker hastası olduğunu öğrendik. İlk başlarda pek bir problem yoktu. Çünkü insan zaten insülin hormonunu depolarmış. Yani hastalığa yakalandığı zaman vücudunda belli bir miktar insülin hormonu bulunacağından dışarıdan insülin almasına gerek kalmıyor. Bu insülin tahminen 10 yıl yetermiş diye duymuştum. Ama sanırım babam ya iyi depolamamış ya da depoyu çabuk bitirdi.

Babamın kilosu her ne kadar normal olsada boğazı çok normal değildir. Boğazına birazcık(!) düşkündür. Hal böyle olunca insülin mi dayanır.... Doktor ilk önce reçeteye hap yazmıştı ama şu bir iki aydır insülin iğnesi kullanmasnı söyledi. Problemde böyle başladı.

Problem şu babamın iğne fobisi var. İğne olmaktan çekiniyor. Her ne kadar kullandığı iğne 1 cm gibi kısacık birşey olsada. Allah'tan fobisi öyle illAllah ettiren bir boyutta değil. Sadece kendisi yapamıyor. İğnesini biz yapıyoruz.

Yani hem şeker hastalığı ve insilün iğnesi hem de iğne fobisi var. Üstüne üstlük boğazına düşkünlüğü de var. Boğazna düşkün dediysem de öyle güzel yemekler arayan bir tip değil. 'Allah ne verse yerim'lerde. Meyvelerde en çok tükettiği üzüm. Sonra karpuz kavun. Gelin görün ki en çok şekerli meyvelerde bunlar.

Şimdilik günde 1 keze mahsus 10 mg insülin alıyor ama bu gidişle 10 mg yetmeyecek. Yediklerine biraz dikkat etmesi gerek, tüm şeker hastalarının. Her ne kadar zor olsada...

Allah tüm şeker hastalarına şifa versin diyerek bu postu da kapatalım...

Bebeklik dönemimi saymazsam doktora gittiğimin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Genelde hastalanırsam 1 günde olmadı 2 günde toparlanırım.

Hatırladığım kadarıyla ilk kez 3. sınıfta kola içmekten ciğerlerim iflas durumuna gelince gitmiştim. Okula 3 hafta gitmemiştim. O zamanlar zaten bir deri bir kemiktim, sanırsınız somalili bir çocuk zencinin beyaza boyanmış hali. O küçüçük popoya bir aya yakın süreyle günde iki iğne yiyoduk.

Sonra 7. sınıfta dişlerden biri illallah ettirmişti. Dolgu için gitmiştim. Diş ağrısı nedir bilirim yani.
Ve ÖSS ye girmeden 1 hafta önce liseden karneleri aldığımız gün, orta kulak iltiabı için gittim. Diş ağrısı gibisi yok diyenlere tavsiye ederim, görürler varmıymış , yokmuymuş.

Ve bugün artık dayanıcak gücüm kalmadı ve Cuma günü hemen gitmediğime pişman oldum. Doktor birkaç güne geçer dedi.

Durumumu kısaca özetlersem:

Cumadan beri öbür dünya ile bu dünya arasına takıldım. Yarı ölü gibiyim. Yüksek ateşe ve iştahsızlığa bir de ishal eklendi. Ölmek istiyorum.
Haftasonu gene iyi sayılırdım, şimdiki halime göre. Bugün ise en beter gündü. Önceki akşam birkaç bardak süt ile az biraz kek yemiştim. Sabah onu çıkartana kadar canım çıktı. Biran bağırsaklarımı da dışarı attım sandım.
Kaç gündür mevye ve su ağırlıklı beslendiğimden, kıpırdayacak halimde yok. Herhangi bir dönercinin, ciğercinin önünden geçerken yağ kokusundan midem kalkıyor. Kokulara karşı müthiş bir duyarlılığım oluştu, artık tazılardan daha iyi koku aldığıma inanıyorum. Ve bugün farkettim, parfümlerden ve deoderantlardan nefret ediyorum, kullanmayın şunları.

Doktora kadar nasıl gittim bilmiyorum ama yürümek fena değildi. Tekrar ayaklarım olduğunu hatırladım.
Bu sabahtan sonra katı yiyecek yememeye kendime söz vermiştim ama markette 1,25 TL ye muz görünce almadan edemedim. 2 kilo aldım. Üstelik kaliteli ve tadı çok iyiydi ama yedikten yarım saat sonra binpişman oldum. Ben iyileşene kadar bozulmazlarsa iyi.

Bu arada hala çorba getiren olmadı alacağınız olsun.

Bu gece uykum hiç bölünmedi, hatta her zamankinden fazla uyudum. Normalde 1-2 gibi yatar geceleyin defalarca uyanır, en geç sabah maximum 7'de uaynır bir daha uyuyamazdım. Yaz okulu için Edirne'ye geldiğimden beri böyle.

Bu akşam saat 11 ya da 11:30 civarı uyuyakaldım ve saat 4'e kadar deliksiz bir uyku çektim. Saat 4'de kalkıp su içtim ve yatarken havanın soğuduğunu hissettim. Üzerime bir battaniye aldım ve saat 8'e kadar uyudum. Ve sabah kalınca ateşimin oldukça arttığını farkettim. Yani gece üşümem bundan dolayıydı.

Neyse banyo olcam, Edirne'de sular üst katlara çıkmıyor, (belediyenin çiçek ekmek dışında bir işe yaradığı yok) her binanın kendi su pompası var. Sular üst katlara öyle çıkıyor. Pompada bir çalışıyor, bi duruyor bozuk mu ne. Banyoya girdim suyu açtım, soğuk suya dayanıklı olduğumdan suyun altına girdim ama su hiç ısınmadı. Çünkü lanet pompa, Edirne'nin lanet pis usyunu yukarı pompalamadı ve soğuk bir banyo yapmış oldum.

Daha sonra derse gitmek için hazırlandım. Aslında hasta hasta gitmezdim ama bugün Maxwell denklemlerini tekrar edecekti ve benim anlamadığım bir yer vardı. Hasta hasta derse gittim. Her zamanki gibi 5 dakika filan geç kaldım. Baktım ders işlenmiyor. Hoca daha vize sınavlarını okumamış ve sınıfta okuyor. Ders yok yani.

Yorgun, sinirli,bıkkın bir şekilde eve döndüm. Bir saat kadar daha yattım. Ateşim hala çok yüksek, karnım aç ama iştahım yok. Zaten birşey hazırlayacak halimde yok. Küçük havlulardan birin ıslattım kafanın üstüne zırt pırt değiştirdim. Yani kendi hemşireliğimi kendim yaptım. Neyse şu an biraz daha iyiyim ama hala çok yorgunum ve açım.

Şimdi şaşırmışsınızdır. Hayırdır bu hiç böyle günlük tarzı yazılar yazmazdı diye...

Elbette boşuna yazmadık. Varsa bu yazıyı okuyanlardan, Edirne merkezde oturan birileri bir tas sıcak çorba istiyorum. Tercihen mercimek. Yoksa başkada olur ama hazır çorba istemem. Ve ayrıca bir iki gün benime ilgilenecek bir hemşire arıyorum. Sınav haftası gelirken hastalanmakta çok kötü oluyor beah !

Yaz geldi ve her zamanki zayıflamaya çalışma trendi de başladı.

İlk önce bahara doğru kıytırık gazetelerin hepsi birden tirajını artırmak için abuk subuk diyet listeleri yayınlamaya başladı.

Ve hemen ardından tv'lerde nasıl zayıflarız, ne ederizde şu koskoca kıçımızı biraz daha ufaltırız gibisinden konular ve bir programdan diğerine koşan gerçek-çakma diyetisyenler tekrar meydana çıktı.

Ve günde 10-15 dakika çalışarak hem koskoca göbeğimizi eritebileceğimizi hem de onun yerine muhteşem baklava dilimleriningeleceğini iddia eden spor aletleri...

En sonunda da kaçınılmaz olarak bu diyet hapları tekrar piyasaya çıktı.

Geçen yıl bir Lida macerası vardı. Bu Lida denilen hap ciddi ciddi zayıflatıyordu, hem de çok kısa sürede ve ciddi bir biçimde.

Bu zayıflamayı sağlayanda içindeki sibutramin isimli zehir. Kısacası zayıflamak için zehir kullanıyorsunuz. Zehir sizin bokunuzu çıkarıyor, sizde zayıfladım diye seviniyorsunuz.

Tabi sonrasında hatta belki zayıflayamadan, bazen geri dönüşü olmayan çok ciddi sağlık problemleri...

Şimdi de devam ediyor bu hapları pazarlama rekabeti. Dikkat ediyorum benim sitemdeki reklamlarda da çıkıyor.

Yok Seda Sayan'ın Elma-Krom'u
Yok bilmem kimin Yılan Yağı,
kiminin bilmem ne otu,
ve daha neler, neler...

Bir de geçen gördüm. Karınca yumurtalarından güzellik kremi yapıyorlarmış. Ulan vicdansız herifler, ne istiyorsunuz zavallı hayvanların yumurtasından....

Kısacası benim demek istediğim; Bu zayıflama hapları, lidalar, elmalar, kromlar, ısırganlar, yılanlar vs. vs. kimseye pek bir hayır getirmez. Doğal adı altında, pazarlanan zararlı kimyasallar.

Bırakın tobiş bir göbeğiniz olsun... Ama karaciğerinize, böbreğinize dalağınıza bişey olmasın...

1. Bırakmak sorun değil, çözümdür.
2. Öyle yada böyle, her tiryaki sonunda bırakacaktır.
3. Çocuklarınızın sigara içmesini istemezsiniz.
4. Genç ölenler sadece iyiler değildir.
5. Bundan sonra her hedef daha da kolay görünecektir.
6. Tekrar bırakma ıstırabına girmenize hiç gerek kalmayacak.
7. Yanan bir sigaranın içinde, 4000 den fazla madde bulunur ve bunların 40 ının kanser yaptığı bilinmektedir.
8. Sürekli pasif içici konumunda olan bebeklerin ve çocukların zatürree ve bronşit gibi alt solunum yolları enfeksiyonlarına yakalanma ihtimali yüksektir.
9. Bırakmak için en iyi zaman hemen şimdidir.
10. Sadece bir damla sıvı nikotin enjekte etmek bile ölümcül olabilir.
11. Damar hastalıkları yüzünden uzuvların kesilmesi gerekebilir.
12. Felç geçirdikten sonra sigarayı tutmak pekte kolay olmaz.
13. Sigara içmek, uzun süredir size eşlik etmiş olabilir; ama asla dostunuz olmamıştır.
14. Sigara içmek istemiyorsunuz ve buna ihtiyaç duymaktan bıktınız.
15. Bebek ölümlerinin yaklaşık % 10 u hamilelik sırasında sigara içmekten kaynaklanır.
16. Başlamanın aptalca bir şey olduğunu biliyorsunuz. Bırakmamanın daha aptalca olduğunu da.
17. Uyanık kalmanın daha sağlıklı yolları vardır.
18. Sigara yüzünden üstünüzün, giysilerinizin, nefesinizin ve evinizin nasıl leş gibi koktuğunu bilirsiniz.
19. Bırakmak kolay bir hedef değil ama başarılabilir bir hedeftir.
20. Şimdi bir sigara içerseniz 15 dakika sonra bir ikincisini isteyeceksiniz.
21. Çok sevdiğiniz biri sigara içtiği için zamansız ölmüştür.
22. Daha iyi bir hayat istiyorsunuz.
23. Şiddetli arzu geçer kanser ise büyür.
24. Hayatınızda yeni bir sayfa açmanın vakti gelmiştir.
25. Kışın ortasında sigara içmek için kapı aralığında istif olmaktan bıkmışsınızdır.
26. Sinirli olduğunuzda sigara içmek durumu değiştirmeyecektir.
27. Eski bir tiryaki olmak keyif vericidir.
28. Sigarayı bırakmak, ölüm cezasının hafifletilmesine benzer.
29. Her bir sigara yaşamımızdan yaklaşık 12 dakika çalar.
30. Nefes almak iyidir, almamaksa kötü.
31. Sigarayı bırakanlar sigara içenlerden daha uzun yaşarlar.
32. Stres ile baş etmenin daha iyi yolları vardır.
33. Bırakmak ne kadar zor olursa, başardığınızda kendinizi o kadar iyi hissedeceksiniz.
34. Başarmak için ihtiyacınız olan tüm donanıma sahipsiniz. Tek gereken onları kullanmanız.
35. Sigarayı bırakan hiç kimse “keşke bırakmasaydım” dememiştir.
36. Sigara içmek egzoz borusunu emmeye benzer.
37. Maddeden ve şiddetli arzulardan kurtulmuş bir bağımlıdan daha mutlu kimse yoktur.
38. Kanınız oksijen taşımak içindir, nikotin değil.
39. Satın aldığınız mezar yerini kullanmak için hiç aceleniz yok.
40. Bebeğinizin minik pembe ciğerleri var.
41. Çocuklarınız yaptığınızı yapacaktır, söylediğinizi değil.
42. Bırakmazsanız altmışınızı yada yetmişinizi göremeyebilirsiniz.
43. Aşırı stres altında olmak ölüyor olmaktan daha iyidir.
44. Şimdi bırakmak araba kazaları olmadan kaçmaya benzer
45. Hiçbir eski tiryaki “vay be, keşke şu alışkanlığı biraz daha sürdürseydim” dememiştir.
46. Yoksunluktan kaynaklanan olumsuz ruh halleri sonsuza kadar sürmeyecektir.
47. Sigaranın uzun süre içenlerin nerdeyse yarısını öldürdüğü kabul ediliyor.
48. Anketlere göre sigara içenler içmeyenlere göre daha çok stres altındalar.
49. Merkezi siniri sisteminizin normal işlevine dönmesini istiyorsunuz.
50. Sigara kokan nefesinizi kamufle etmek için kötü tatlı ağız spreyleri kullanmaya son.
51. Nikotin kancadır; tütün reklamı; kanser ise kurşun.
52. Sigara içmeyen arkadaşlarınız ile yemek yerken dışarı çıkıp bir sigara içmek için koşturmaya son.
53. Son paketiniz neredeyse bitmişken paniklemeye son.
54. Yemeğe biraz olsun tat katmak için aşırı tuz dökmeye son
55. Bir kanser belirtisi olabilecek bir şeyi, doktorunuz sigarayı bırakmanızı söyleyecek diye göz ardı etmeye son.
56. Tütünün galip gelmesini istemiyorsunuz.
57. Bir kere alışkanlıktan kurtulunca daha hızlı uykuya dalacaksınız.
58. Günde bir paketten bir nefes uzaktasınız.
59. Sağlık Bakanlığı, “sigara içmenin biomedikal araştırma tarihi içinde incelenen en yaygın hastalık nedeni” olduğunu belirtmiştir.
60. ABD’deki her altı ölümden birinin nedeni sigara; bu kokain , eroin ve alkolün hepsinin birden 3 katına denktir.
61. “Sigara içmiyorum” demeyi seviyorsunuz.
62. Tütün şirketlerinin saati 500 dolara gelen avukatlarını finanse etmemeyi tercih edersiniz.
63. Merak ettiğiniz için başladınız şimdi biliyorsunuz.
64. Araştırmacılar alkol, eroin ve kokain gibi nikotininde vücutta sürekli bir tolerans geliştirilebileceğini söylüyor. Eski bir tiryaki, bıraktıktan yıllar sonra bile tek bir nefes alsa bile nikotin kolayca onu yeniden pençesine alabilir.
65. Uyandıktan sonra sigara içen birinin öksürmesinin nedeni ciğerlerinin önceki gün içtiği sigaradan kalan zehirlerini atmaya çalışmasıdır.
66. Hızlı yada yavaş, intihara teşebbüs etmeye niyetiniz yok.
67. Başarınız sigara içen diğer arkadaşlarınızı da sigara bırakmaya teşvik edecektir.
68. İnsanoğlu oksijenle yaşamak üzere evrimleşmiştir, dumanla değil.
69. Yaşam sigara içmeden de yeterince risklidir.
70. Sevdikleriniz yapabilselerdi bunu sizin için yaparlardı.
71. Yeni yürümeye başlayan çocuğunuz sigara paketinizi gösterip “ bu ne?” diye sordu.
72. Bırakırken yoksunluk yaşamak yaşamdan yoksun kalmaktan iyidir.
73. Günde bir paket sigara içmekten kazanacağınız parayla yılda 1000 dolarlık bir hediye alabilirsiniz.
74. Yarın çocuklarınıza bugünü sigarasız geçirdiğinizi söyleyeceksiniz.
75. Yaşamda yapılacaklar listesinin daha yarısını bile doldurmadınız.
76. Başka hiçbir canlı kasten duman solumaz.
77. Çevre yolunda arabanızın penceresini açık tutarak istediğiniz kadar egzoz dumanı çekebilirsiniz
78. Gergin olmak komada olmaktan iyidir.
79. Sigara içmek sefil bir alışkanlıktır.
80. Bırakmaktan başka yol yok. (olsaydı birileri uzun süre önce bunu bulmuş olurdu.)
81. Nikotin yoksunluğu sizi öldürmez. Sigara içmek öldürür.
82. Yoksunluk, nikotine bedeninizi serbest bırakması için ödediğiniz fidyedir.
83. İhtiyarlık günlerinizi, şimdi bırakamadığınız için dövünerek geçirmek istemiyorsunuz.
84. Sigaradan tekrar keyif almak için artık gereğinden fazla şey biliyorsunuz.
85. Bırakmaz ailenize ve dostlarınıza “ sizi seviyorum” demektir.
86. Yaşam hikayeniz mutlu sonla bitsin istersiniz.
87. Nikotinin sözlükteki ilk tanımı “ zehirli bir alkaloit” şeklindedir.
88. Her hastalık, rahatsızlık yada acı, sigarayla daha da şiddetlenir.
89. Bu, ucunda büyük ödüller olan büyük bir değişim olacak.
90. Her sigaranın yaşamınızdan çaldığınızı biliyorsunuz.
91. Bir sonraki sigaranıza hayır demek binlerce güzel şeye evet demektir.
92. Nikotinin ne yapacağınızı söylemesinden bıktınız.
93. Pek çok insan seksenine dek sigara içen birinin tanır ve altmışlarında ölen düzinelerce sigara tiryakisini.
94. Bırakmak ölüme meydan okuyan bir davranıştır.
95. Bıraktıktan sonra pişman olacağınız tek şey, daha önce neden bırakmamış olacağınızdır.
96. İnsanlar “neden hala içiyorsunuz?” diye sorduklarında verecek cevabınız yok.
97. Sigara içmeyi istersiniz ama içmemeyi tercih edersiniz.
98. Sigara içen hamile bir kadın, oksijenin yaklaşık % 25’nin plasentaya ulaşmasını engeller.
99. Bırakmak için asla çok geç değildir.
100. Yaşamanıza stres katan bir stres giderici pek de işe yarar değildir.

Kapalı mekanlarda sigara yasağı, bugün itibari ile başladı.
Sağlık Bakanlığı ve Başbakanın açıklamalarından yasağın dönüşünün olmadığını ve ciddi bir biçimde de uygulanacağını herkez anlamıştır.

Yasak gerçekten ciddi bir biçimde uygulanacak. Bununla beraber sigara tüketiminde ciddi bir azalma yaşanacağı da aşikar. Yılda trilyonlarca lira direkt olarak sigara ile kül oluyor. Üstelik bu paranın çok ciddi bir bölümü yurtdışına, yabancı ülkeler gidiyor.
Sigara yüzünden oluşan iş kaybı ve sağlık sorunları ve sağlık masraflarıda cabası...

Bazıları sigaranın serbest olmasını özgürlük kapsamında değerlendiriyor. İçilen sigaranın dumanı ile etrafındakilerin sağlığına zarar vermek hiçbir şekilde özgürlük olamayacağı gibi, kendisinin de sigara içmesi ne kadar özgürlük olarak ele alınabildiğide tartışılır.

Sigara zayıfda olsa bir uyuşturucu maddedir. Diğer uyuşturucu maddeler gibi beyni ciddi bir biçimde uyuşturmaz ve sağlığa diğerleri gibi ani bir etki yapmaz ama. Uzun süreli kullanımda ikisininde gerçekleştiği muhakkak.

Herkese sigarasız sağlıklı günler ...

Danone danino ürünü için yeni kampanyasını bu soru-slogan ile yapıyor:'Danino neden uzun süre bozulmuyor?'

Sadece danino değil normal danone yoğurdu ve danette pudingide uzun süre bozulmuyor. Ve sadece danone değil, diğer benzer markaların ürünleride yaklaşık 1 ay boyunca bozulmadan, ekşimeden durabiliyor. Ve bunun katkısız bir şekilde olduğunu iddia ediyorlar.
Bu konuyu anlamak için önce şu soruyu sormak lazım. 'Yoğurt neden bozulur?'.

Yoğurdun sütten yapımı sırasında ilk önce sütün içine yoğurt mayası çalınır. Bu mayanın içinde bakteriler mevcuttur ve bu bakteriler yararlı bakterilerdir. Bu bakteriler üreyerek sütün yoğurda dönüşmesine sebep olur. Yoğurt olduktan sonra da üremeye devam ederler, üremeye devam etmeleride yoğurdun bozulmasını sağlar.
Bu bozulmanın önüne geçmek için süt yoğurda dönüştükten sonra bakteriler uyutulur. Böylece üremeye devam edemezler ve yoğurt uzun süre bozulmadan kalabilir.

Ama bu uyutma işlemi yoğurdun faydalarını yüksek ölçüde azaltır. yoğurdun içindeki bakteriler bağırsaklarımız için oldukça yararlıdır. Bu bakteriler uyutulduğunda yedikten sonra bağırsaklarımız bu bakterilerden istifade edemez. Bunun için uzun süre bozulmayan yoğurlardan alırken bir kere daha düşünmek gerekir. Unutmayın doğal yoğurt bozulur !

1-7 MART YEŞİLAY HAFTASI SEBEBİ İLE YEŞİLAY BANNERLERİNİ SİTELERİNE EKLEMELERİNİ TÜM BLOGCU ARKADAŞLARDAN RİCA EDİYORUZ!
BANNER KODLARI TIKLAYIN

468*60 LIK BANNER BEYAZ ZEMİN



468*60 LIK BANNER YEŞİL ZEMİN

150*150 LİK BANNER BEYAZ ZEMİN

150*150 LİK BANNER YEŞİL ZEMİN

120*150 LİK BANNER BEYAZ ZEMİN

120*150 LİK BANNER YEŞİL ZEMİN

Sigaranın zararları derler ya şu bu diye sırayla. Aslında hiç o kadar kasmaya, döktürmeye gerek yok. Anlatılacak basit bir iki tane önemli zararı yetecektir. Önemli olan damardan girmek.

Şubat bitmek üzere, ve martın ilk haftası YEŞİLAY HAFTASI olarak kutlanır.

• Alkollü içkilerin,uyuşturucuların ve sigaranın insan ve toplum sağlığına,maddi ve manevi yönlerden verdiği sayısız zararlar anlatılmaya çalışılır.


• Eğitim yılı içinde, bilhassa Yeşilay Haftası’nda, il ve ilçelerde Yeşilay konularını dile getiren radyo ve televizyon konuşmaları yapılır.


• Okullarda sahne oyunları ile film ve konferanslarla gençler uyarılmaya çalışılır.


• Çocuklarımıza kompozisyon, şiir, hikaye, karikatür ödevleri verilir. Başarı gösterenlere ödüller dağıtılır.


• Okullarımızda Yeşilay köşeleri, duvar gazeteleri, video çalışmaları yapılır.

Sizde eğer çalıştığınız işyerlerinize, okullarınıza ve çeşitli yerlerde ülkemizdeki bağımlılığın daha fazla katkıda bulunmak için afiş ve broşür isterseniz, adresimizden ücretsiz temin edebilirsiniz: (Nuruosmaniye Caddesi No:17/1 Cağaloğlu 34400 İSTANBULTel: 0 212 527 16 83)

Yeşilay olarak, 18-21 şubat tarihlerinde bağımlılık konusunda düzenlediğimiz festivale tüm halkımızı davet ediyoruz.

• Abdullah Gül, T.C.Cumhurbaşkanı


• Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanı


• Prof.Dr. Recep Akdağ,Sağlık Bakanı


• Mimar Kadir Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı


• Sayın Uğur Dündar


• Sayın Ebru ŞALLI


• Sayın Cem Yılmaz


• Sayın Osmantan Erkır


• Sayın Cüneyt Arkın


• Sayın Esra Ceyhan


• Sayın Fatih Terim

Pek çoğumuz günlük vaktinin bir kısmını, internette harcıyoruz. Chat, blog, facebook,haber,wikipedi,forum,youtube... en çok ziyaret ettiğimiz türden siteler..
İnternette yaptığımız işlerinde pekçoğu aslında bir tür hastalıkımsı problemlermiş. Bunlar literatüre de geçmiş, isimleri falan olan sorunlarmış... Aşağıya da İşteGenç'ten alıntıladığım bu takıntılar ve tanımları;

Ego surfing – Ego sörfü: Google’da ya da EkşiSözlük’te kendi adınızı aratıyorsanız siz de bu hastalıktan mustaripsiniz demektir. Ancak asıl kastedilenler kendi isimlerini, yaptıkları işleri her gün aratanlar, haklarında hangi anahtar kelimelerle neler araştırılmış inceleyenler ve hatta abartıp bu insanların peşine düşenler.
Infornography – Enfornografi: Anladığınız gibi pornografi ile enformasyon kelimelerinden yaratıcı şekilde üretilmiş bir fenomen. Her türlü bilgiye aç ve bu ihtiyacını internetle karşılayan kişilerin rahatsızlığı. En önemli iki yan etkisi, her okuduğunu gerçek sanmak veya artık okuduğu hiçbir şeye inanmamak.
YouTube narcissism – YouTube narsizmi: YouTube ve diğer video paylaşım sitelerine gayet kişisel videolarını koymak. Bunun bir ileri aşaması da video günlük tutmak. Asıl amaç ise başkaları tarafından keşfedilmek ve ilgi çekmek.
Cheesepodding: Nasıl Türkçe hale getirilir bulamadık. Sürekli MP3 aramak, dinleyemeyeceği kadar şarkı indirmek ve koleksiyon yapmak olarak tanımlanıyor. Ancak indirdiği şarkıları dinleyenler bu gruba dahil değil.
Blog streaking – Blog teşhirciliği: Her türlü sırrını blogunda anlatmak. Ancak bir blog teşhircisi sayılmanız için zaman zaman başkalarından da bahsetmeniz ve onların hayatları hakkında öğrendiğiniz sırları da anlatmanız gerekiyor.
Crackberry: Henüz hayatımıza Blackberry’ler tam olarak entegre olmadı. Bu sebeple henüz Türkiye’de yukarıdakiler kadar yaygın değil. En alakasız zamanda Blackberry’den mail kontrol edenlere bu isim veriliyor. Ancak bu iş için bir Blackberry kullanmak şart. Yani maillere değil, bu cihaza olan bağımlılıktan bahsediliyor.